Mayına basmak nedir bilir misiniz?
Ayağın önce fünye ile temas eder…
Hissedersin ve o an ayağını çekmek istersin…
Kendini ne ileri ne de geri atabilirsin…
İş işten geçmiştir artık…
Fünye, kapsülü ateşler.
Ki;
Zaten ayağını çekmişsindir artık…
Geri dönüşün yoktur…
O an bir gürültü ve ortalık toz duman…
Ne olduğunu, kim olduğunu anlamaya çalışırsın…
İsmini bile hatırlayamazsın…
Aklın başından gitmiştir artık…
Şok durumundasındır…
Etraf yanık et kokusu ile kaplanır.
Panik ve acı dolu bağrışmalar başlar…
! Dikkat edin, mayın var…
! Mevzi alın…
! Etrafı gözetleyin…
Yaralı olanın acı dolu, “yardım edin” feryadı inletir etrafı…
Herkes hep bir ağızdan,
“DOKTOR” diye, gırtlağı yırtılıncaya kadar bağırır.
Şok geçmiştir.
Acı ve öfke, her saniye daha da şiddetlenir…
Yaralıyı tahliye etmek için tüm güç kullanılır.
Telsizden acil çağrısı ile, “yaralımız var, tahliye etmeliyiz” diye anonslar yapılır..
Ve bu, bir komutanın en acı, en çaresiz telsiz çağrısı olur.
Sonra helikopter beklenmeye başlanır…
**
Hastanede bir o yana, bir bu yana koşuşturmalar sarar etrafı…
“Derhal ameliyathane hazırlansın”…
Kapı önünde yakınları dualar ederek, gözyaşı içinde saatlerce bekler bekler …
Zaman geçmek bilmez, beklersin bir haber gelmez…
SONRA!?
Defalarca ameliyat…
Kayıp olan uzuvlar…
Sabahlara kadar ağrı, sancı… Yapılan ağrı kesiciler sadece acıyı hafifletse de fayda etmez…
*****
Sonra tv ekranlarında yüreğimizi yakan o acısı tarifsiz haberler…
Asker konvoyu geçişi sırasında çatışma çıktı.
3 şehit, 5 yaralı…
Yola döşenen mayına çarpan araç havaya uçtu…
9 şehit, 6 yaralı…
Mayına basan 1 askerimiz yoğun bakımda…
***
Birkaç dakikalığına üzülür, biraz beddua, son olarak da lanet okuyarak vicdanlarımızı rahatlatırız işte…
O kadar…
Kayıp olan hislerden,
Kayıp olan umutlardan,
Kayıp olan yarınlardan haberimiz olmaz!!!
Yaşama tutunursa GAZİ, tutunamazsa ŞEHİT…
Peki kimdir onlar bilir misiniz?
Anadan, yardan, serden, evlâdından vazgeçip, ölümün üzerine şehadet şerbeti içerek giden bu vatanın gerçek kahraman evlatlarıdır işte…
Böylesine kendini feda etmiş bu kahramanlara sokakta, parkta, toplu taşıma araçlarında nasıl muamele ediliyor biliyor musunuz?
Durum hiç de iç açıcı değil. Çok da sevimsiz açıkçası. Meğerse edilen beddualar, lanet okumalar timsah gözyaşlarıymış diyesiniz geliyor…
Gaziyim denilince ilk sorulan soru;
– Nerde yaralandın ?
– Nasıl yaralandın ?
Sonra başlıyor abuk sabuk sorular;
– Kaç para maaş alıyorsun ?
– Ne haklar veriliyor?
Bunlar en masum olanları. Gerisini siz düşünün…
Peki ben sorayım;
-Kolunuzu kaybetmeniz karşılığında kaç para almak istersiniz?
-Bir bacağınızı kaybetmenin bedeli ne kadar ?
-İki bacağınızı kaybederseniz ne kadar istersiniz ?
-Gözlerinizin fiyatı ne ?
-Ya yataktan hiç kalkamamak!… Karşılığında kaç para isterdiniz ?
-Ne kadar maaş bağlansa iki kolunuzu verirsiniz ?
-20 yaşından itibaren, ömrünüz boyunca dayanılmaz acılar çekmek için, hastane kapılarında bu acıların dinmesi için saatlerce kuyruk beklemenin bedeli kaç para olmalı sizce ?
-Belediye otobüslerinde aşağılanmak, hor görülmek, hakaret yemek için ne kadar istiyorsunuz ?
-Çocuğunuzla parkta oynayamamak, onunla koşturamamak ne kadar ?
-Çocuklarınızın büyüdüğünü görememenin karşılığında kaç para istiyorsunuz ?
-Ömür boyu anne, baba, kardeş, eş eline bakmak ne kadar olmalı sizce ?
-Sağır kulaklarla söylenenleri duyamamanızın ücreti ne kadar ?
Maalesef ki herşeyin paradan ibaret olduğunu zanneden binlerce insanla içiçe yaşıyoruz.
Oysa ki o kahraman vatan evlatlarının istedikleri tek bir şey var; canlarını feda edecek kadar sevdikleri vatanlarının insanlarından BİRAZ SAYGI VE BİRAZ EMPATİ...
Unutmamak gerekir ki her bir gazimize gösterdiğimiz tavır ve hareketler, sadece onun şahsına değil, temsilen vatanımıza yapılmış olacaktır.
19 Eylül Gaziler Haftası’na girdiğimiz bu haftada, onlara fazlasıyla hakkettikleri gereken saygının gösterilmesini umut ediyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm gazilerimize sonsuz saygı, sevgi ve şükranlarımı sunuyorum.