Deprem bölgesinde kadınların yaşadığı zorluklar, ihtiyaçlar, mevcut durumdaki ihtiyaçların yeterliliği, sürdürülebilir ne tür çalışmalar yapılmalı , bölgede yaşananlarla ilgili Kadın Savunma Ağı ‘ndan görüştüğümüz Rüya Kurtuluş; “ Kadın Savunma Ağı olarak depremin ilk gününden itibaren öncelikle deprem karşısında devletin görevlerini hatırlatmak ve kamu kurumlarını zorlamak ve arama kurtarma çalışmaları için seferber olduk “ dedi.
6 Şubat Depremi hem depremi yaşayanlar hem de bütün ülke için büyük bir yıkım yarattı. Enkaz altından gelen sesleri çaresizce dinleyerek geçen günler asla unutulmayacağını belirten Kurtuluş; “ Deprem ülkemizin bir gerçeğiyken, fay hatlarıyla dolu coğrafyamızda yaşanan bu doğa olayının bir afete dönüşmesine neden olan sorumsuzluk asla unutulmayacak. Kentlerin, binaların, sosyal donatıların depreme uygun yapılamamış olması, sulak alanlar üzerine kurulan havalimanları, depreme hazırlanmak üzere görevlendirilmiş kurumların hazırlıksızlığı, ülke genelinde siyasi iktidar tarafından bir kamusal seferberlik yaratılmamış olması ve üzerinden neredeyse iki ay geçen bu büyük felaketin, bu büyük katliamın üzerine hala hiçbir yetkilinin, yöneticinin istifa etmiş olmaması. Asla unutulmayacak. Ve tabi unutulmayacak olanların başında halkın kendi arasında kurduğu dayanışma gelecek. Nasıl da birbirimizin yaralarını sardık, birbirimize derman olmaya çalıştık. Gönüllü arama kurtarma ekiplerinden dayanışma çalışmaları için gönüllü olanlara, deprem bölgesinde görünmeyeni gösteren gazetecilerden büyük şehirlerde sesimi duyan var mı diye sokağa çıkanlara… büyük sorumlulukların altına girildi ve o sorumluluğu bu toprakların iyileşmesi ve yeniden kuruluşu için de çalışarak devam ettirmek zorundayız” ifadelerini kullandı.
Kurtluş; “ Bizler de Kadın Savunma Ağı üyeleri olarak depremin ilk gününden itibaren öncelikle deprem karşısında devletin görevlerini hatırlatmak ve kamu kurumlarını zorlamak ve arama kurtarma çalışmaları için seferber olduk. Bu çalışmalar sürerken kısa bir süre içinde de Hatay Defne’de bulunan Kadın Dayanışma Noktası’nı kurduk. Kadın dayanışma noktası açıldığı günden bu yana hem arama kurtarma çalışmalarından ve farklı şehirlerden gelen arkadaşlarımızın hem de gönüllü olan kadınların rotasyon üzerine kurulu çalışmalarıyla devam ediyor.
Binlerce kadın bu noktadan ve mobil ekiplerimiz aracılığıyla bugün hala karşılanmamış temel ihtiyaçlarına ulaşıyor, kadın kadına dayanışmanın, sohbet etmenin, birbirinin elini tutmanın iyileştiriciliğini deneyimliyor.” dedi.
DEPREM BUYUK YIKIM YARATTI
Antakya Kadın Dayanışma noktasında çalışmaların sabah erken saatlerde başladığını dile getiren Kurtuluş; “ Bir yandan gün boyu dayanışma noktasına gelen kadınlarla sohbet edip ihtiyacı olan malzemeleri karşılarken öte yandan arabalı ekiplerle mahallelere, köylere daha önce aldığımız iletişimler üzerinden tespit ettiğimiz ihtiyaçları ulaştırıyor, oralarda kadınlarla geniş buluşmalar ve kadın kahveleri kuruyoruz. Kadın kahvelerinin yanında hukukçu arkadaşlarımızla afet koşullarında erkek şiddetine karşı mücadele, haklarımız, Antakya’daki mahkemelerin durumu gibi konularda sohbetler örgütlüyoruz. Bu çalışmaları yaparken Antakyalı kadınlar da bizimle gönüllü çalışmalar yürütüyor. Hem mahallesini organize ediyor hem de depoların düzenlenmesinden ihtiyaç malzemelerinin kadınlara ve çocuklara ulaştırılmasına kadar birçok işi elbirliği ile yapıyoruz. Yoğun geçen günün üzerine her gece toplanıp o günün değerlendirmesini, karşılaştığımız sorunları birbirimizle paylaşıyor ve ertesi günün planını yapıyoruz. Tabi bazı geceleri depo düzenlemeyle geçirdiğimiz de oluyor. Gece sohbetlerimizi günceler halinde www.kadinsavunmasi.org sitesinde yayınlıyoruz. Böylece hem gönüllü olarak gelecek olanlar hem de Hatay halkına destek olanlar günlük olarak neler yapıldığını takip edebiliyor, bölgede yaşananlardan uzak kalmıyor.
6 Şubat depremi büyük bir yıkım yarattı. Deprem sonrası halkın en temel barınma hakkı bile henüz karşılanmış değil. Bu nedenle genel olarak bölge halkının özel olarak da kadınların çözüm bekleyen sorunları var “ dedi.
ÇADIRLARDA YAŞAMI SÜRDÜRMEK COK ZOR
Kurtuluş; “ Kadınlar özelinde konuşmak gerekirse; afetler kadınları toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin güçlü olduğu ülkemizde çok daha fazla etkiliyor. Bunu Hatay’da yaptığımız çalışmalarda çok doğrudan gözlemledik ve bu sorunları duyurmaya çalışıyoruz. Evi yıkılan veya hasar alan aileler çadırlarda, çadıra dönüştürdükleri seralarda ya da brandalarla kendileri kurdukları çadırlarda kalmaya başladı. Bazen birden fazla aile aynı çadırda kalmak zorunda. Yalnız yaşayan yaşlılar en yakınlarının çadırlarına sığındı. Ve tahmin edebileceğiniz gibi çadırlarda yaşam sürdürmek çok zor ve bu koşullarda yaşamı devam ettirme yükü genel olarak kadınların üzerinde. Bütün bu zorluklar içinde kadınların üzerindeki bakım emeği yükü kat be kat arttı. Birçok kadın sürekli su basan, koruması olmayan çadırlarda ailenin temiz koşullarda yaşamasını, sağlıklı kalmasını, karnının doymasını sağlıyor. Bu koşullarda hasta, yaşlı, çocuk bakımı iyice zorlaşıyor. Devlet tarafından kadınların bakım yükünü hafifletecek kamusal imkanların yaratılması şöyle dursun, hala suyun olmadığı koşullarda bütün bu işler kadınların üzerine bırakılmış durumda.
Ailenin ihtiyaçlarının karşılanması için genel olarak kadınlar seferber oluyor. Yardım dağıtılan yerlere gitme, ihtiyaçları gidermek üzere çaba gösterme hep kadınların üzerinde. Takdir edersiniz ki deprem gibi büyük bir yıkımın üzerine sürekli yaşamı devam ettirecek koşullar peşinde koşmak hem fiziksel hem de psikolojik olarak çok zor .
Bunun üstüne bir de deprem sonrası oluşan barınma koşullarının, kalınan alanların kadınlar ve çocuklar için güvensizliği ekleniyor. İlk günlerde elektrik olmaması karanlık alanları geceleri iyice tehlikeli hale getiriyordu ama hala elektrikler uzun süreli kesilebiliyor. Kadınlar ve çocuklar güvenli olmayacakları yerlerde barınmak zorunda kalıyor. Buna bir de erkek şiddeti ve şiddete maruz bırakan erkekle aynı çadırı paylaşmak zorunda olmak ekleniyor. Boşanmak istediği erkekle sırf depremin yarattığı çaresizlik içinde aynı çadırda yaşamak zorunda kalan kadınlar var. Ve o çadırlar hem kadınlar hem de çocuklar için cinsel, fiziksel, psikolojik her türlü şiddetin yaşanabileceği ortamlar. Ya da boşanma aşamasında olan ama mahkemeler çalışmadığı için boşanma süreci geciken, bu süreç içerisinde boşanmak istediği erkeğin yapabileceklerinden korkan, saklanmak zorunda kalan kadınlar da var. Afet koşullarında kamu kurumları hızla görevlerini yapmaya başlamazsa kadınlar ve çocuklar için güvensiz ve şiddet dolu bir yaşamın önü açılıyor. Şu an deprem bölgelerinde yaşanan tam olarak bu” ifadelerini kullandı.
HERKESİ DAYANIŞMAYA VE MÜCADELEYE KATILMAYA ÇAĞIRIYORUZ
Öte yandan suyun bile hala bir sorun olduğu deprem bölgesinde hijyen koşullarında yaşamanın, sağlıklı kalmanın çok zor olduğunu ekleyen Kuruluş; “ Kadınlar açısından gerekli özel sağlık hizmetlerine erişmek ilk günlerde neredeyse imkansızdı. Sonrasında kurulan sahra hastaneleri ve Tabipler Birliği’nin çalışmalarıyla bir nebze olsun olanaklar arttı. Ancak yine de hem yeteri kadar suya ulaşamama hem de hijyen malzemelerine yeteri kadar ulaşamama sorunu özellikle vajinal enfeksiyonların, salgın hastalıkların artmasına neden oluyor. Gebelik takibi ya da yeni doğum yapan kadınların ve bebeklerin takibi ancak gönüllü çalışanlar aracılığıyla olabiliyor. Doğum kontrol yöntemlerine erişim ve güvenli cinsel birliktelik için imkanlar ise neredeyse yok.
Depremin üzerinden haftalar geçti. Gıdanın, suyun, hijyen malzemesinin, giyim malzemesinin, barınma, sağlık, eğitim… aklınıza gelebilecek her türlü temel yaşamsal ihtiyacın olmadığı koşullardan söz ediyoruz. Dolayısıyla hem deprem bölgesindeki halkın özelde de kadınların ihtiyaçlarının ve taleplerinin duyulmasını sağlamalıyız hem de halkı bu koşullara mahkum eden siyasi iktidardan hesap sormalıyız. Bölgede yaşayan herkes bu felaketin sadece doğal nedenleri olmadığını, yıllardır alınmayan önlemlerin, deprem sonrası ölüme ve kötü yaşam koşullarına terkedilişlerinin sorumlusunu biliyor. Acı kadar öfke de var. Ve sorumluların hesap vermesini istiyor.
Şu an bölgedeki en acil şey hala geçici barınma alanlarının halkın yaşamı yeniden kurabileceği sosyal donatıları da içeren şekilde kurulması, temiz su ve yaşamı sürdürecek temel ihtiyaçların karşılanması. Bunun yanında ulaşılabilir sağlık hizmetleri, özellikle çocuklar için eğitimin yaygın bir şekilde başlaması, kadınların şiddet karşısında başvuru mekanizmalarının çalışır ve ulaşılabilir hale getirilmesi. Bölge halkının geçim ve iş imkanları ortadan kalktığı için temel gelir sorunun çözülmesi ve bu gelirin özellikle kadınlar üzerinden verilmesi. Bir an önce enkaz kaldırma ve hasar tespit çalışmalarının sağlıklı bir şekilde tamamlanıp kentlerin geleceğinin halkla beraber planlanması.
Biz kadın dayanışmasıyla kadınların ve çocukların temel ihtiyaçlarını ve taleplerini duyurmaya, yaptığımız çağrılara gelen desteği halka ulaştırmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken bölgede yaşayan kadınların kendi yaşam alanlarını yeniden inşa edebilecekleri kadın meclisleri kurmayı da hedefliyoruz. Burada olan ve olamayanlar için hem bu katliam üreten iktidarı ve düzeni yıkmak hem de dayanışmamızla kendi geleceğimiz üzerinde söz ve karar sahibi olmak istiyoruz. Herkesi bu dayanışmaya ve mücadeleye katılmaya çağırıyoruz” dedi.
Özel Haber: Dilek Bozkurt