Usta oyuncu, yıllarını tiyatroya vermiş tiyatrocu Niyazi Gezer Bunehaber’in sorularını yanıtladı. Dilek Bozkurt’a konuşan Gezer; televizyona mesafeli olduğunu ve bir projeye dahil olmadan önce oyuncuların tiyatro kökenli olup olmadığına baktığını dile getirdi.
Gezer; “Ben tiyatro sahnesinde özgürüm, geçimimi sağlayabiliyorum, sanatımı yapıyorum, ekran yüzü olmak, ünlü olmak gibi bir beklentim yok ” dedi.
Niyazi Bey tiyatroya ne zaman ve nasıl başladınız?
1986 yılında Zeytinburnu Halk Eğitim Merkezi’nde Mustafa UZUNYILMAZ hocam ile başladım. 1988 yılında Hüseyin Hilmi BULUNMAZ ile İstanbul Basın Müzesi tiyatro grubunun oluşumun da yer alıp orada oyunculuğa devam ettim. 1991 yılında Kaan ERKAM ile tanışıp Oda Tiyatrosu’nda oyunculuk hayatımda profesyonelliğe adım attım. Bu güne kadar da bir çok özel ve ödenekli tiyatrolarda sözleşmeli ve misafir oyuncu olarak görev yaptım.
Bugüne dek oynadığınız hangi rolün sizde yeri ve önemi büyük? Neden?
Çok oyunda rol aldım. Hepsinin benim için önemi büyüktür. Çünkü hepsi için saatlerce, günlerce çok emek vererek çalıştım. Yalnız Oda Tiyatrosun ‘da oynadığım Süreyya Müzikali’ ndeki “Bahri Baba” karakteri benim için ayrıdır. Çünkü o karakterle günlerce birebir yaşayıp, gözlemleyip sahnede canlandırdım.
Türkiye ‘de imkansızlıklara rağmen tiyatronun devam etme çabasını neye bağlıyorsunuz?
Tiyatro bir yaşam biçimidir. Özveri işidir. İnsanlara yaşanmışlıkları, bilgi ve birikimleri, duygu ve düşünceleri tüm gerçekliği ile göstermek sanatın ve tiyatronun görevidir. Onun için koşullar ne olursa olsun tiyatro bu görevini yapar ve yapacaktır.
TİYATROYA ZARAR VERİYORLAR
Tiyatro kolay bir şey mi, neden herkes tiyatrocu olmak istiyor?
Hangi şey kolaydır ki tiyatro kolay olsun. Biraz özenti.
O yapıyorsa ben de yaparım mantığı. Sahnelerde o kadar çok insan var ki, ancak şunun farkında değiller, tiyatroya zarar veriyorlar.
Birçok genç tiyatrocu olmak istiyor ve yola başlarken tiyatroya devam etmiyor, ünlü olma hayaliyle yola çıkan gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Dediğim gibi tiyatro zor bir meslektir. Yetenek eğitimle gelişir ve kullanılır bir hale gelir. Eğitim süreci özveri isteyen çok zor bir dönemdir. Öncelikle mesleki ve genel kültür birikiminin çok güçlü olması gerekir. Maalesef ki gençlerimiz buna göğüs geremiyorlar. Oyunculuk yeteneği usta çırak ilişkisi ile gelişir, genel kültür de her konu da kitap okuyarak ve yaşanmışlıklarla gelişir. Sanırım günümüz gençliğinin buna ayıracak zamanları yok ya da ayırmıyorlar.
Çağımız gereği tek bir tuşla çok kısa zaman da bir çok şeye ulaşabildikleri için tiyatroyu ve ünlü olmayı da böyle değerlendiriyorlar. Tavsiyem her konu da kitap okumalılar ve çok iyi bir gözlemci olmalılar. Şunu unutmasınlar; ‘’ tiyatro sahnesi, tüm bilim dallarının ve sanat dallarının toplandığı bir havuzdur’’.
Oda Tiyatrosu ile olan işbirliğinizden biraz söz eder misiniz?
1991 yılından itibaren bu bütünlüğün bir parçasıyım. Öncelikle bütünlüğün oyuncusuyum. Yıllar içerisinde ki bilgi birikimi ve tecrübelerimle eğitmenlik ve yönetmenlik görevlerimi sürdürüyorum.
Kaan Erkam ile çalışmak zor mu? Anlaşamadığınız oluyor mu?
Olmaz mı? Hem de çok zor. Tek ortak noktamız sanat ve tiyatro. Bakış açılarımız farklı. Ancak ikimizin de dünya görüşü paylaşımcılık olduğu için tüm anlaşmazlıklarımızı çözüyoruz. Aile içinde de durum böyle değil midir? Ki biz bir aileyiz.
Özel gereksinimli bireyler için oyun sahnelediniz ve sahneye otizmli bireylerle çıktınız. Bu nasıl bir duyguydu?
Evet, böyle bir sosyal sorumluluk projesinde zevkle ve isteyerek görev aldım. Amacım, dünyayı, aynı atmosferi ve yaşamı paylaştığımız ve ailemizin bir bireyi olan insanların farkındalığını yaratmaktı. Duyguya gelince. Onlarla, bir şeyi yapmanın ve başarmanın mutluluğunu ve hazzını paylaştım ve yaşadım. Ayrıca kendilerinde de farkındalığı yaşattığımıza inanıyorum ki yapabilmenin, başarabilmenin farkındalığıydı bu. Böylesi her türlü projeye de her zaman açığım.
Bu sezon 3 ayrı oyunda rol alıyor olacaksınız, zor olmayacak mı? Oyunlardan biraz bahseder misiniz?
Evet biraz zorlanacağım ama bu benim mesleğim, zevk alarak yapıyorum, birikimim ve tecrübem ile üstesinden gelirim.
‘’Yanlış Anladın Şekerim’’ oyunun da huysuz ve geçimsiz bir babayı canlandıracağım. Oyun, yanlış anlamalar sinsilesi ile gelişen olayların anlatıldığı bir komedi oyunu.
‘’Bir Ofis Gecesi Rüyası’’ oyunun da ise ünlü besteci Puccini’ yi canlandıracağım. Oyun da, klasik müzik bestecilerinin yaşamları, felsefeleri ve eserlerinin tanıtımı ve klasik müziğin ticari amaçlar için kullanılmasının eleştirildiği bir oyun.
‘’Damda Deli Var’’ oyunu ise Aziz Nesin’in hikayelerinden derleme bir oyun. Bu oyunda da skeçler de çeşitli karakterleri canlandırıyorum.
TELEVİZYONE MESAFELİYİM
Televizyona nasıl bakıyorsunuz? Projeleri kabul ederken kriterleriniz var mı, uzak kalmanız bir tercih mi?
Çok sıcak bakmıyorum, mesafeliyim. Tek kriterim proje içerisinde tiyatro kökenli oyuncular var mı? Ona bakıyorum. Kesinlikle bir tercihtir çünkü yönetmen oyuncusu olmak istemiyorum. Ben tiyatro sahnesinde özgürüm, geçimimi sağlayabiliyorum, sanatımı yapıyorum, ekran yüzü olmak, ünlü olmak gibi bir beklentim yok. Mutfak bana her zaman haz vermiştir. Bir yemeği yaratıcılığınla haz alarak yaparsın ve haz alarak yersin.
( Dilek Bozkurt’un Arşiv Röportajlarından)