Avukat Feyza Altun bu hafta konuk olduğu Katarsis programında çocukluğunda yaşadığı travmaları anlattı. Anne ve babasından dayak yediğini söyleyen Altun beş yıl boyunca bir akrabası tarafından istismara uğradığını ve bu akrabasıyla yüzleştiğini söyledi. Yaşadıklarını anlatan Altun, “Benim bacaklarımda ıslaklık oluyordu, çişimi yaptım sanıyordum küçük çocuğum. 12 yaşında da ne olduğunu anlamadım.” dedi.
Gökhan Çınar Altun’a, “Yedi yaşında başlayan ve beş yıl süren bir akraba tarafından istismar dönemi. Bu kişi kim?” diye sordu. Feyza Altun, “Bu kişi benim teyzemin oğlu. Aramızda 12 yaş var, ben yedi yaşındayken o 19 yaşındaydı. Annemler tatile giderdi. Bunlar üç kardeşler, bunları bizim eve çağırdılar bize bakmaları için.” dedi ve yaşadıklarını anlattı:
“Tam olarak hatırlamıyorum, hatırladığım zamanlar 12 yaş civarı ve orda ben anneme ‘Bu çok kötü bir insan, eve girmesini istemiyorum’ dedim. Bir gün bize gelmişti bildiğim bütün küfürleri megafondan sayıp kovdum. O günden sonra bir daha karşıma çıkmadı. 20 sene falan görmedim. Ama bunu 15,16 yaşlarında söylediğim akrabalarım vardı ama kimse bir şey yapmadı.
Ben 23 sene sonra telefonunu aldım akrabalarımızdan. Sekreterimi ve o zamanlar birlikte çalıştığım bir meslektaşımı yanıma çağırdım. Telefonu hoparlöre aldım ve konuşmayı kayıt aldım. Benim sesimi duyunca yüz yüze konuşmak istediğini söyledi ve ‘Ben geceleri uyku uyuyamıyorum’ dedi. ‘Senin yüzünü şeytan görsün. Sen ölene kadar uyuyama. Sen ölüm döşeğinde af dile benden.’ dedim.
12 yaşında bir kızı var şu an. Kızının başına bu olay gelse ne yapardın diye sordum. ‘Çeker vururdum. Getireyim silah çek beni vur’ yanıtını verdi. Sonra ben özür dilemesini istedim. ‘Özür dilerim tabii’ dedi sonra kıvırmaya başladı telefonu kaydettiğimi mi anladı bilemiyorum.
Ben bunu ifşa ettikten sonra bir iki kadın akrabam da istismara uğradığını açıkladı. Herkes iş ciddiyete binince geri çekildi. Bir akrabam bu konuyu kapatmamın sevap olduğunu söyledi. Ne sevabı ya, ben böyle sevap istemiyorum. Benim dayım ‘Siz ne yaşadınız da şimdi çıktın anlatıyorsun? Niye o zaman söylemedin?’ dedi. Ben 13 yaşında bunu size söylesem, bu şekilde tepki verseniz ben kendimi öldürürdüm
Benim bacaklarımda ıslaklık oluyordu, çişimi yaptım sanıyordum küçük çocuğum. 12 yaşında da ne olduğunu anlamadım. Sadece artık bundan huzursuzluk duyup kötü şeyler hissettiğim için böyle şeyler söyledim.
Sonra sen de onu severdine çevirdiler lafı. İyi de ben seni ağabeyim olarak severdim. Bir de akrabalarım benim yaşımı daha büyük olarak hatırlıyorlar sanırım. Yaş farkını öğrenince susmak zorunda kaldılar. Bana o zamanlar çok genç olduğunu söyledi. Birisinin gençlik hatasının bedeli bir çocuk olamaz diye düşünüyorum.
Annem babamla kaçmış. Travmatik bir hayat. Babam da az travmalar yaşatmamış. Annem hep aldatılmış bir kadın. Ben hep annemin aldatıldığında yaşadığı sinir krizleri ile büyüdüm. Sürekli yerleri döven, telefon karıştıran, aldatıldım mı acaba diyen bir kadın. Ben 15, 16 yaşındayken babam beni sevgilisiyle tanıştırdı ve sekreteri olduğunu söyledi. Ben ne bileyim sevgilisi olduğunu? Sonra annem öğrendi o kızı. Annem biriyle konuşuyor, kızın annesiymiş. Kız da benden birkaç yaş büyük. Annem telefonda konuşurken bana kötü kötü bakmaya başladı, sonra telefonu kapattı bana bir patlattı. Saçımdan tuttu yerlerde sürükledi ve ‘Sen biliyormuşsun’ dedi. Babam sekreterim diye tanıştırdı, benim ne haberin olur. Ayrıca bilsem ne yapacağım. Hiçbir şeyi ciddiye alıp bana sormamışsınız, bu şeyi sormuşsunuz da orada karar verici ben mi oldum… Sen hayatında bana sormamışsın ki ne yemek istiyorsun diye.
Ben onların arasında paratonerdim. Ben akıllı bir çocuktum. Ayrı ayrı birbirlerini bana kötülerlerdi. Ben de gider anlatırdım. Barışırlardı beni döverlerdi ayrı ayrı. Babam üniversitede beni dövmeye başladı. Bir gün ben de onu dövecektim. Öyle kapandı o dayak meselesi.”